İktidarın Jargonu Üzerine

Daima Konu Görseli

Siyasi iktidarlar, bir silah olarak dili de kullanmaktadır. Dil, halk üzerinde halkın sandığından daha büyük bir etkiye sahiptir. İktidarın sözcük seçimleri, kavramları çerçeveleme biçimi ile kurduğu söylem inşası, halkın algısını yönetmek ve muhalifleri bastırmak için kullandığı bir stratejidir. Türkiye’de aşağı yukarı son yirmi yılda iktidar tarafında olmuşmuş yeni bir dil kullanımı görüyoruz. İktidarın dili, toplumu kutuplaştırmak ve muhalif kesimleri bastırmak amacıyla bir silaha dönmüştür. AKP iktidarının dilinde sıkça rastlanan “milli irade” kavramı, halkın tamamını temsil ediyor gibi yansıtılsa da bu söylem, yalnızca iktidar destekçilerini kapsayan bir anlam kazanmıştır. Buna benzer şekilde, düşman görülen ülkelerin Türkiye’nin içişlerine karışmasına tepki olarak kullanılan “dış mihraklar” söylemi de muhalif grupları ve eleştirel kişileri yabancı güçlerle ilişkilendirerek muhalif fikirlerin meşruiyetini sorgulatmak ve baskı altına almak amacıyla kullanılmaktadır. İktidarın yalnızca bu tarz üstü kapalı söylemleri değil, aşağılama içeren “Zillet İttifakı” benzeri kalıpları da sıkça kullandığını görüyoruz. Yalnızca kendilerini meşru göstermek amacıyla, yönetimi eleştirenleri topluma huzursuzluk ve korku salmakla ilişkilendiren “terörist” etiketi de halka nüfuz ederek karşıt görüşlerin yalnızca iktidar tarafından değil, halk tarafından da baskılanmasına yol açmıştır. Bu etiketleme alışkanlığını muhalif gruplar arasında dahi görebiliyoruz.

İktidar yanlısı medya organları, bu söylemleri sürekli bir biçimde tekrar ederek halkın bilinçaltına yerleştirmekte ve farklı görüşlerin duyulmasını engellemeye çalışmaktadır. Bu durum, halk arasında birbirinden farklı görüşlerin tartışılmasını engelleyerek hem toplumu apolitize etmekte hem de demokrasiye zarar vermektedir. Laik ve Halkçı Türkiye Cumhuriyeti’nin güncel iktidarının söylemlerinde “laiklik”, “halkçılık”, “eşit yurttaşlık” gibi kavramların kullanımı en düşük seviyeye indirilmiş, bu değerlerin toplumdaki öneminin azaltılmasına neden olmuştur. Bu kavramların geri plana atılması, toplumsal eşitlik ve özgürlüklerin erozyona uğramasına, hatta birkaç kesim tarafından unutulacak seviyeye gelmesine neden olmuştur. İktidar dili, ikili karşıtlıklar üzerine kurulmuştur.

“Ya bizdensiniz ya onlardan.” Sürekli kullanılan “biz” ve “onlar”, “yerli” ve “ithal”, “hainlik” ve “dava/ülkü” kavramları, yönetimin kendinden olmayanı kutuplaştırma stratejisine yardım etmektedir.

İktidarın dil stratejisi, sadece rakiplerini bastırmıyor, halkın düşünme biçimini etkiliyor. Bazı durumlarda muhaliflerin de bu söylemlerden etkilendiğini görebiliyoruz. Bu karşıtlıklar, bir araya gelmemizi, birlikte yaşayabilmemizi zorlaştırıyor. Sözgelimi AKP seçmeninin, kendisinden olmayanlara “CHP’li”, CHP seçmeninin ise kendinden olmayana “AKP’li” şeklinde etiketler yapıştırması buna örnektir. 2023 Genel Seçimlerinde bazı muhalif grupların birbirini kolayca “AKP’li” diye yaftalaması, bu söylemlerin ne kadar yaygınlaştığını gösteriyor.

 Bu nedenle, dilin nasıl kullanıldığını ve söylemlerin hangi amaçlara hizmet ettiğini sorgulamak, demokratik bir toplum için önem arz etmektedir.