3 Mart 1924; Türkiye Cumhuriyeti’nin laikleşmesi, yani “aklın özgürleşmesi” yolunda başrolü oynayan Devrim Kanunları’nın kabul günüdür. Unutulmamalıdır ki, cumhuriyetimizin niteliklerini belirlemiş Devrim Kanunları anayasal zeminde koruma altındadır. Bizler de, bu kutlu günde ‘’siyaset üstü’’ tavır alan Daima kadrosu olarak, Türk milliyetçiliğinin sembolü olan başkent Ankara’dan ortak bildirimizle yola çıkıyoruz.
Türk milletinin yüzyıllar boyunca başına bela olmuş gerici anlayışların tarihe karışmasının 100. yılında, tekrar aynı ilkel hayallere kapılanlar mevcuttur. Bizler, bu hülyalara dalmış cumhuriyet düşmanlarına karşı durmaktan imtina eden, memleketin içinde bulunduğu düzenden memnun “mutlu azınlıklar” ile aynı yolda yürümeyeceğiz. Onlar kuruluş ilkelerini müdafaa etmekten aciz, şahsi menfaatlerini koruma içgüdüsü ile konforlu alanlarında saklanarak şark kurnazlığına soyunmuş kimselerdir. Bizler ise Daima kadrosu olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi olan ve bizzat Türk halkının ihtiyaçlarına tercüme olan “Altı ok” un savunucularıyız. Birey hak ve hürriyetlerini, milli birlik ve dayanışmayı, sosyal adaleti, bireyin ve toplumun huzur ve refahını güvence altına alan, hukuk devletini yaratan Atatürkçü ilkeler daima şiarımız olacaktır.
Bizler; derinden zedelenmiş cumhuriyetçiliğimizi, faşizmin gölgesine atılmış milliyetçiliğimizi, popülizme dönüştürülmüş halkçılığımızı, kapitalizme yem edilmiş devletçiliğimizi, din düşmanlığı olarak lanse edilmiş laikliğimizi devrimciliğimizle kurtarmayı mücadelemiz biliriz. Bugün, özellikle Türk milliyetçiliği “faşizm” ile bir tutulamaz. Geçmişte Türk milliyetçiliği; topraklarımızda yeşeren, Türk Devrimi’nin en büyük öncüsü, kuruluş ideolojimiz ve değerler bütünümüz olan Kemalizm’in temelini oluşturmuştur. Tarihsel süreç içerisinde başka yerlere çekilmeye çalışılmış olsa da Türk milliyetçiliği bugün, biz gençlerin temel alması gereken bir anlayıştır.
-Daima Gazetesi EkibiMilliyetçiliğimiz; yayılmacı, kavgacı ve duygusal değildir. Misak-ı milliyi esas alan, barışçıl ve akılcıdır ancak barışçıl olması, vatanımızda bulunan “iç tehdit”leri hoş gördüğümüz anlamına gelmemelidir. Anayasamızca korunan Türk Devrimi’nin esaslarına karşı gelen her kim olursa olsun yargılanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk gibi Türk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti hainlerin rahatça elini kolunu sallayıp gezebileceği bir ülke değildir!
Milliyetçiliğimiz, halkçı ve laik temellere dayanır. Milli ve ılımlı bir toplumculuğu benimser. Milletin iradesini ve egemenliğini, demokrasinin ve milliyetçiliğin esasları bilir. Daima kadrosu olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi Türk halkının ve ona yakışan “laik devlet” anlayışının kalemleriyiz.
‘’Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’’ düsturunu benimser ve Türk’ün yurdunda etnikçiliğe karşı çıkarız fakat Türk milleti kavramından yalnızca “Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayanlar” tanımını anlamamız da pek zordur. Türklük, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve dinamik ideale yurttaşlık ile, dil ile, ortak kültür ile bağlı olanların davasıdır!
Milletimizin siyasi, sosyal ve ekonomik kaygılarının çözümü üniter, laik ve tam bağımsız bir cumhuriyettedir. Kurtuluşun yollarını aramak en tabii hakkımızdır ve bu hak, Türk evladının doğal hakları kadar kutsaldır! Nihayetinde “Kurtuluşun formülü kuruluştadır!” Bizler, karma ekonomiyi savunmaktayız. Mülkiyete ve kamu çıkarını öncelik bilecek bir özel teşebbüse inanmaktayız. Bireylerin yeteneklerine göre gelişimleri, milleti geliştirme ülküsünde olmalıdır. Aksi takdirde sistem milli bütünlük ve ilerlemeyi, yani ortak ve dinamik ideali deşecek ve zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan ayrıştırıcı-ezici bir sisteme evrilecektir.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” anlayışıyla milli irade ve egemenliğimizin teminatı olan TBMM, işlevsizleştirilmiştir. Meclisimizin, halkın iradesini gerici ve bölücü unsurlara alet eden insanlarla doldurulmuş olması bizlere demokrasiyi bir araç değil amaç olarak bilen 1961 Anayasası’nın denetim gücünü ve özgür ortamını aratmaktadır. Arkadaşlar, unutulmamalıdır ki cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyetin bize kazandırdığı en büyük kazanım kul yerine birey olabilme bilincini aşılamasıdır. Bizler Daima hareketi olarak içerisinde bulunduğumuz ahval ve şerait ne olursa olsun her türlü istibdata karşı bir ses olmayı ve vatanımızın aleyhine yürütülecek kirli politikalara karşı durmayı andımız biliriz. Biz Mustafa Kemaller, bu toprakların ölümsüz vatanperverleriyiz. Biz Mustafa Kemaller, zamanı şekillendiririz zira bizler geçmişin bekçileri, geleceğin öncüleriyiz. Bir asır evvel Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve yücelten Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasçılarıyız.