ODTÜ Öğrenci Protestoları ve Toplumsal Muhalefet

Daima Konu Görseli

Şenol Sürmeli yazdı...

İBB başkanı ve olası Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı gün olan 19 Mart 2025 tarihinde başlayan protestolarda ODTÜ öğrencileri de alandaydı. Öğrencilerin kalabalık bir şekilde duruma tepki göstermesi, protestoların canlı yayınlanması ve polisin sert müdahalesi ODTÜ’yü protestoların simgesi haline getirdi. ODTÜ eleştiri kültüründen beslenen ne ilk ne de son olacak bu olaylar, her yönüyle ele alınmaya değerdir. Anayasal toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında da topluma çok şey anlatacak niteliktedir.

ODTÜ, tarih boyunca toplumsal tepkinin simgesi olmuştur. Bunu elbette bilinçli ve örgütlü öğrencileriyle başarabilmiştir. Kampüs ortamı her dünya görüşünden insanın var olduğu ve rahatça örgütlenebildiği bir ortamdır. Bu nedenle toplumsal olaylarda başı çekmenin yanında zaman zaman örgütlü öğrenciler arasında da bir çekişme de meydana gelmektedir. Öğrenci grupları, güçleri, yapısı ve destekçileri ülkemizin içinde bulunduğu siyasi ortama göre oldukça değişkenlik gösteriyor. Son 10-15 yıllık süreç dikkate alındığında bu değişkenlik gözle görülebilir.

Sanıyorum ülkemizdeki son büyük çaplı toplumsal tepki 2013 yılındaki Gezi Direnişi sırasında yaşandı. Sonrasında yaşanan 17-25 Aralık operasyonları, tırmanan terör eylemleri, 15 Temmuz fetöcü darbe girişimi, OHAL süreci, bölücü teröre karşı gerçekleştirilen hendek operasyonları, anayasa referandumu (...) gibi olaylar ülkemizde çok şeyin değişmesine neden oldu. Üniversiteler de elbette bu durumdan etkilendi. Durumun daha iyi anlaşılması için örneklendirmek daha uygun olacaktır. Önceki “çözüm süreci” hükümet ve destekçileri tarafından el üstünde tutulurken kampüsler terör yuvasına dönüşmüştü. Bölücü terör örgütü sempatizanları kampüslerde örgütlü bir şekilde adeta cirit atıyordu. ODTÜ kampüsü de bunun çok net görüldüğü ve hissedildiği bir yerdi. Bugün gelinen noktada ülke siyasetinin de baştan aşağı değişmesiyle üniversite gençliği kendini bambaşka bir noktada konumlandırdı.

Hukuksuzluğun, keyfi uygulamaların ve hayat tarzına bile müdahale eden baskıcı bir yönetim anlayışının giderek artması süreç içerisinde bundan aşırı derecede rahatsız olan genç kitleyi bir şekilde örgütlenme ve duruma tepki gösterme yoluna itti. Eskiden sadece belli kesimler örgütlüyken artık her kesimden insan tepkisini belli örgütlenmeler altında göstermekte. Bu durum özellikle ODTÜ kampüsünde terör sempatizanı marjinal grupların baskılanmasına vesile olmakta. Atatürkçü, Cumhuriyetçi vatansever genç kitle hem bu aşırılıkçı grupların karşısında durmakta hem de iktidarın kabul edilemez uygulamalarına ses çıkarmaktadır. Daha önce kampüste iktidar karşıtı muhalif kesimden olup terör sempatizanı grupların içinde görünmek istemediği için protestolara uzak duran gençler de artık protestoların göbeğinde yer almakta. Bu durum toplumsal muhalefeti güçlendiren bir etki yarattı.

Kampüsteki değişen örgütlü yapının çok önemli bir etkisi daha var gibi. İktidar ve destekçileri daha önce kampüsteki terör sempatizanı grupları gerekçe göstererek kendi uygulamalarına bir meşruiyet sağlama yolunu izliyordu. Gelinen noktada bu kozlarının da artık ellerinden düştüğünü söylemek mümkün. Meydanlarda Türk bayrakları ve ‘’Atatürk’ün askerleriyiz’’ sloganları yer almaya başladı. Türk bayraklı gençlere ODTÜ’de polis tarafından uygulanan sert müdahale toplum nezdinde büyük tepkiyle karşılanmanın yanı sıra hukuksuzluğa karşı direnişin desteğini de sağlamlaştırdı.       

Gerek ODTÜ’deki gerekse diğer üniversitelerdeki protestolar bize gösterdi ki genç kesim herhangi bir siyasi parti veya isim gözetmeksizin her türlü adaletsizliğin karşısında güçlü bir iradeyle durmaktadır. Protestolara katılan gençlerin taşıdıkları flamalara, gösterdikleri siyasi sembollere, taşıdıkları pankartlara bakarak geniş bir yelpazeyi temsil ettiklerini görebiliriz. Gezi Direnişi’nden beri kırılmaya çalışılan protesto kültürünü gençlerin yeniden yeşerttiğini söyleyebiliriz. Politik anlamda bilinçli, keyfiliği kabul etmeyen bir üniversite gençliği önümüzdeki yıllara damgasını vuracak gibi gözüküyor.

ODTÜ protestolarının iktidar tarafından kampüse sıkıştırılmak istenmesi kitlesel bir tepkiden ne kadar çekinildiğinin bir kanıtıdır. Başından beri öğrencilerin dışarı çıkarak daha geniş kitlelere ulaşması engellenmek istendi. Üniversite gençliğinin aklıyla, bilgisiyle, dinamizmi ile şüphesiz ki toplum üzerinde büyük bir etkisi var. Söz konusu üniversite protesto kültürüyle tanınan ODTÜ olunca vaziyet yönetenler için daha ciddi bir boyut kazanıyor. Bu etkinin çok büyük kitleleri harekete geçirmesinden korkulduğu için polisin şiddetli müdahalesiyle öğrenciler kampüs içinde tutuldu. Bu müdahalelerin ilerleyen süreçte pek etkili olmayacağı düşünülmüş olacak ki iktidar en iyi üniversitelere öğrenci yetiştiren köklü liselere el atma gereği hissetti. Sadece bu örnek bile gençlik hareketlerinin, kitlesel tepkinin ne denli etkili olduğunu gösterebilir.

İktidara karşı biriken öfkenin, adaletsizliğe karşı dolmuşluğun, baskıcı anlayışa tepkinin dışa vurumu olan bu protestolar şimdiden tarihimizde unutulmaz bir yer edindi. Fakat kitlesel tepkilerin başarısı sürekliliğine ve tutarlılığına bağlıdır. Ahmet Taner Kışlalı'nın ifadesiyle: “Somut hedefi, organizasyonu, ana fikri olmadığı sürece toplumsal olaylar ne kadar büyük olursa olsun amacına ulaşmaz.” [1] Somut hedefi, organizasyonu ve ana fikri oluşturacak olan da örgütlü bir yaşam biçimidir.

Referanslar

[1] Balbay, M. (2021). Kemalizmin Centilmen Devrimcisi Ahmet Taner Kışlalı. Halk Kitabevi.