Bazı Şeyler Unutulmaz
Fransa’da, Talat Paşa'nın vefatının sene-i devriyesi olan 15 Mart'ta, Paşa'nın katili Tehliryan'ın heykeli dikildi. Gerek yer gerekse zaman olarak özenle seçilmiş gibi duran bu olay, Türk milletini ve onun devrimci ruhunu hedef almıştır. Gerçekten bir milletin tarihine ve değerlerine bu derece hakaret kabul edilemez. Diğer taraftan bu emperyalist iftira ve ithamlara cevap vermemek de haklılığımızı pekiştirmez. Bu nedenle öncelikle soykırım-tehcir ayrımını idrak etmek ve ettirmek gereklidir.
Soykırım, II. Dünya Savaşı sonrası Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile milletlerarası bir düzenlemeye gitmiştir. Temel amacı Nazilerin antisemit yaklaşımı sonucu yaşananlardır. Bu sözleşmeye göre; ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir öbeğin tümünü ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle yapılan saldırılar soykırım olarak nitelendirilir. Tehcir ise kelime anlamı dolayısıyla ‘’zorunlu göç’’ olarak bilinir ve bir ‘’askeri gereklilik’’ olarak değerlendirilebilir (bkz. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin, 1977 tarihli Ek 2 Protokolü).
Dolayısıyla Yahudi Soykırımı ile Ermeni Tehcirini bir tutulamaz zira Alman Yahudilerinin Almanya’ya karşı silahlı bir direnişi olmadığı gibi bu Yahudilerin Almanya’nın savaş halinde olduğu ülkelerle silahlı bir iş birliği de söz konusu değildi. Diğer bir noktada Ermenilerin dayandıkları ve destekledikleri emperyalist güçler, bilhassa İngiltere ve Rusya, onları ‘’Büyük Ermenistan’’ hayalleriyle kandırmış, ayaklanmalarını teşvik etmiş ve suçu başından beri kendi egemenliğini müdafaa etmeye çalışan Osmanlı Devleti’ne atmıştır. Ermenistan’ın ilk Başbakanının açıklamaları da buna kanıt niteliğindedir. Diğer yandan Osmanlı Hükümeti, tehcir sürecinde Bab-ı Ali’ye yapılan bildiriye şöyle karşılık veriyor: ‘’(…) Doğu meselesini inceleyenler çok iyi bilirler ki; Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtanlar İtilaf Devletlerinin ve özellikle Rusya ve İngiltere’nin memurlarıdır…’’
Talat Paşa’yı ve Osmanlı Hükümetini suçlayanlar önyargılı düşünmekte ve dönemin mevcut şartlarını göz ardı etmektedirler. Ermenilerin ihanetine, taşkınlığına ve Türklere yaptıkları mezalime karşı Talat Paşa’nın tedbir ve kararları haklı ve yerindedir. Üstelik arşivimizde bulunan belgelerle Ermeni iddialarının aksine Türk halkının katliama uğradığı ortaya konulmuştur. Talat Paşa 1 Kasım 1918’de yapılan son İttihat ve Terakki Kongresi’nde meşru yönü şu şekilde aktarır: ‘’Ben fenalıkları inkâr edecek değilim. Yalnız hakikati söylemek, mübalağaları ortadan kaldırmak arzusundayım... Büyük bir harp esnasında hareket serbestisini bozan, cephenin arkasında isyanlar çıkararak memleketin selametini, ordunun emniyetini tehdit eden hareketlere müsamaha edilemezdi’"
Talat Paşa, tehcir boyunca dikkat edilmesi gerekenleri 28 Ağustos 1915 tarihli talimatname ile bildirmiştir. 6. ve 7. maddeleri uyarınca göçe tabi tutulanlara herhangi bir saldırı veyahut usulsüzlük yapanlar görevlerinden alınıp Divan-ı Harbe sevk edilecek ve en ağır bir şekilde cezalandırılacaktı. Dediği gibi oldu ve 1915 sonbaharında İTC Hükümeti, Ermeni kafilelerine kötü muamelede bulundukları iddia edilenleri 6. ve 7. madde uyarınca Divan-ı Harpte yargılattı. 73’ü tutuklu olmak üzere yargılanan 600’ü aşkın kamu görevlisi ile bine yakın aşiret mensubunun 67’si idam, binden fazlası da “öldürme, yaralama, görevi ihmal, soygun” gerekçesiyle hapis ve sürgün cezalarına çarptırılmıştır.
Dolayısıyla tatbik edilen tehcirdir ve ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir öbeğin tümünü ya da bir bölümünü yok etme amacıyla bağdaşamaz. Emperyalistler, kendi kırımlarını bir kenara atıp Türk’ün nefsi müdafaasını kırım propagandası olarak kullanmaktadırlar. Açıkça görülmektedir ki, Türklere karşı beslenen ve cesaretlendirilenler olabilecek en hafif ve adil şekilde tehcir edilmişlerdir. Burada suçluluk psikolojisine girenler, olayın bilimsel ve uluslararası hukuk kısmından ziyade siyasi kısmına eğilmişlerdir. Sözde soykırımı inkâr etmenin bazı ülkelerce suç ilan edilmesi buna en açık örnektir. Pek tabii ülkemizde bu soykırım iddialarını kabullenmiş gruplar yerli işbirlikçilerinden başka kimse değillerdir.
Ermeni Tehciri kararı; emperyalizmin bölücü, parçalayıcı ve yayılmacı idealine indirilen bir darbedir. Tabii ki bizler de hiçbir şekilde tamamen kansız bir meseledir demiyoruz. Açlık, hastalık, hava koşulları, sefalet, husumet sonucu tahminen 200.000 ölüm… Ama burada anılacak şey ayrılıkçı komite elebaşlarının tutuklanması ve egemenlik hakkını ve toprak bütünlüğünü koruyan Osmanlı’nın, İTC hükümetinin haksız yere suçlanması ise biz yokuz. Unutmamalı: Sözde soykırım, emperyalizmin suçluluk psikolojisidir.
Kaynakça
Eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan: ‘Ermeni Soykırımı iddiası emperyalist bir kurgu’. Cumhuriyet gazetesi, 04.05.2020.
Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, 5. Baskı, 2009. s. 453-454; Shaw, Stanford, Shaw, Ezel K. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Cambridge U.P., 1997 s. 315-316.
Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok, Çev. Arif Acaloğlu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s. 52 vd. akt: Özberk, F. s. 241.
Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yay, İstanbul, 1987. s. 606,609.
Hasan Babacan, Mehmet Talat Paşa, 1874-1921, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2014 s.124, 155-156.
Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, TTK Yay. Ankara, 1991 c. III/III. s. 43-44)