Bize Bir Meclis Gerek

Daima Konu Görseli

Aydemir Güler yazdı... (THTM Yürütme Kurulu üyesi)

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin kuruluşu yönündeki ilk adım Dayanışma Meclisi’nden gelmişti. (https://dayanismameclisi.org/) 2020 Eylül ayında yola çıkan Dayanışma Meclisi üç yıllık çalışma dönemini THTM çağrısı yaparak ileri bir noktaya taşıdı ve sonlandırdı. 2023 sonlarında bir dizi kentte bir araya gelen cumhuriyetçiler delegelerini seçtiler ve bu delegeler Dayanışma Meclisi üyeleriyle birlikte THTM’nin ilk bileşimini oluşturdu.

THTM süreç içinde yerel meclisler ve inisiyatifler temelinde temsil gücünü geliştirdi. Yerelliklerden seçilen genel kurul üyelerine, bir süredir öğrenci inisiyatiflerinin ve meslek inisiyatiflerinin yine seçilmiş temsilcileri eklendi. Bu yapı yaygınlaşmaya, temsil gücünü arttırmaya devam ediyor.

Meclis sözcüğünün tercih edilmesinin birkaç gerekçesi var. Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna imza atan “Meclis yönetimi” zaman içinde aşınmakla kalmadı, AKP iktidarının damga vurduğu bir yıkıma da uğradı. AKP’li yıllar, kaynakları daha uzun bir geçmişe dayanan bir karşıdevrim olarak görülmelidir. Cumhuriyetin özünü oluşturan laiklik, yurttaşlık, bağımsızlık, kamuculuk gibi değerlerin tasfiye edildiğini kabul etmek durumundayız. Yaşadığımız yoksullaşma emekçilerin yurttaşlığın dışına atılması değil mi? Kadın cinayetleri, iş cinayetleri ha keza…

Karşıdevrimin Cumhuriyetin yerine kendi rejimini istikrarlı biçimde koyamamış olduğu gerçektir, ancak ilkeler ortadan kaldırılmış, kurumların içi boşaltılmıştır. Bu değişim yokmuş gibi davranmak ve ülkemizde devrimle kurulan Cumhuriyetin ayakta olduğunu düşünmek, halkımızı silahsızlandıran bir yaklaşımdır. Ayağa kaldırılmayı bekleyen, yeniden kurulması gereken Cumhuriyet’in bir emekçi iktidarı niteliği taşıması ve Meclis kavramına dayanmasını zorunlu sayıyoruz.

İkincisi, TBMM artık yetkileri belirsiz, kendi kendisini ciddiye almayan, etkisiz, itibarsız bir yapıdır. Genel seçimlerle bileşiminin belirlenmesi ile halkın çıkarlarının, özlemlerinin temsil edilmesi arasında derin bir fark ortaya çıkmıştır. TBMM’de laiklik, bağımsızlık, kamuculuk ilkelerinin, emekçi yığınların çıkarlarının bir ağırlığı kalmamıştır. Demek k, bize bir Meclis gerekiyor.

 

Halkın örgütsüz Cumhuriyetçiliği

THTM bu anlamda bir emekçi cumhuriyeti yönünde halkı örgütlemeyi, bir halk hareketi oluşturmayı önüne temel görev olarak koymaktadır. En önemli dayanağımız ise çeyrek yüzyıla yaklaşan bir cumhuriyet düşmanları iktidarının toplumdaki cumhuriyetçi duyuları değiştirmekte tam anlamıyla başarısız olmasıdır. Öyle ki, geçmişte daha “devletli”, resmi, toplumun kılcal damarlarına inemeyen, bu anlamda yabancılaşmış bir görünüm veren Cumhuriyet, karşıdevrim saldırısı karşısında halklaşmıştır. Cumhuriyetçilik bugün tartışmasız Türkiye’nin en yaygın akımı. Ancak bu toplumsal durum siyasete taşınamıyor.

Toplumsal durumla siyasal temsil arasındaki dramatik açının kapatılması Cumhuriyetin yeniden kurulması mücadelemizin özünü oluşturuyor. İlginç günlerden geçiyoruz; Türkiye’de gericiliğe, yoksulluğa, ulusal onurun çiğnenmesine, adaletsizlik, liyakatsizlik, keyfilik gibi gündelik sorunlara gösterilen bütün tepkiler 1923 Cumhuriyet’ine göndermede bulunarak su yüzüne çıkmaktadır. “Hakkını aramak”, Kurtuluş Savaşıyla, Cumhuriyetle, devrimci dönüşümlerle ve bunların simge ismi olarak Mustafa Kemal Atatürk’le kendiliğinden özdeşleşiyor. Ancak bu çarpıcı dinamizmin bir o kadar örgütsüz olduğunu da görüyoruz.

Örgütsüzlüğün bir bölümü, hakkını aramak dendiğinde ilk satıra yazılması gereken emekçi yığınların uzun zamandır siyasetten tasfiye edilmesinden kaynaklanıyor. Bu tasfiye solun, sosyalist hareketin ağır politik baskılar altına alınmasıyla, neoliberal dönüşümlerle toplumsal yapının değiştirilmesiyle, son derece organize ideolojik ve kültürel kampanyalarla genel olarak örgütlenmenin kriminalize edilmesiyle bağlantılıdır. Bütün bunlar kuşkusuz sosyalist, komünist hareketlerin ve işçi sınıfının yenilgisidir. Türkiye’de hak arayışı solla birlikte anılır ve yenilgi sendromu toplumu sarmıştır.

Diğer boyut ise, Cumhuriyet devriminin taşıyıcısı ve modern bir toplumsal yapının kurucu hareketi olarak Kemalizmle ilintili. Kuruluştan itibaren, ister belirleyici olduğu ister geriletildiği dönemlerde, Kemalizmin temel örgütü bizzat devlet olageldi. Bu yapı karşıdevrim sürecine belli bir direnç göstermiştir kuşkusuz. Doruğa 2007 Cumhuriyet mitinglerinde yükselen bu direnç bir halk hareketi olmakla birlikte, ayrı bir politik merkeze dönüşemedi ve devletteki Kemalist kanadı desteklemekle sınırlı kaldı. 2013 Haziran’ında Gezi’de patlak vererek tüm ülkeye yayılan direniş bu açıdan farklıydı. Zira arada AKP iktidarı gerici dönüşümde ciddi mesafe kat etmiş ve Kemalizmin devletten tasfiyesini esas olarak gerçekleştirmişti. Gezi Cumhuriyetçiliğin gerçek anlamda halka mal olmasıdır, ancak yukarıda işaret ettiğim toplumsal durum ile siyasal temsil arasındaki açının da olanca açıklığıyla kendini göstermesidir.

Sosyalist-komünist hareketin ve Kemalist hareketin yenilgi hali giderilmeden Cumhuriyet’in ayağa kaldırılması bir hayalden, naif bir temenniden öteye geçemeyecektir. Yenilgi halinden çıkmak için ise bu iki temel Cumhuriyetçi akımın birbirine güç vermesi, adlı adınca bir ittifak geliştirmeleri gerekmektedir.

Böylesi bir deneyim Cumhuriyet devriminin içinde gizlidir. Milli Mücadele Ankara’da Mustafa Kemal’in kurduğu önderlik altında ve onun sayesinde kazanıldı, Cumhuriyet devrimine de buradan yürüdük. Ancak savaşın toplumsal tabanı yoksul köylülük ve emekçi yığınlardır. Kurtuluş ve kuruluşun düşünsel ve gücü elverdiğinde pratik destekçisi ise dönemin sol hareketidir. Türkiye’de komünist hareket ve TKP de bu mücadelenin içinden üremiştir. Bu büyük maceranın en etkili ve kalıcı anlatıcısının komünist Nâzım Hikmet olması da rastlantı değildir.

Ankara’daki Meclis hükümetinin savaşta silah, mali kaynak ve diplomatik destek kaynaklarının başında ise Ekim Devrimiyle kurulan Sovyet Rusya gelir. Aynı Sovyet kaynakları 1930’larda Türkiye’nin planlı bir sanayileşme pratiğine yönelmesinde yine devrededir. Türkiye Cumhuriyeti’nin halkçı-kamucu yüzü komünizme çok şey borçludur.

 

Yüzümüzü Geleceğe Dönmeliyiz

Bu ortak tarihin aynı zamanda yaşamsal sorunlar barındırdığını da biliyoruz. Milli Mücadelenin ozanı Nâzım’ın yaşamının büyük bölümünü hapiste geçirdiğini unutamayız, önemsizleştiremeyiz. Cumhuriyet devrimi solun güdük bırakılmasına yönelik politikaları da içermiştir. Aslında bu solsuzluk hali, devrimin içine yuvalanan mülk sahibi sınıfların ve gerici odakların etkisini yansıtmaktadır. Gerçekleştirdiği sıçramanın görkemliliğine karşın, sömürücüleri tasfiye edecek güce kavuşamayan devrimimizin bağrında kanserli bir yapı zaman içinde yayılmış, gövdeyi sarmıştır.

Cumhuriyetçilerin birliği tereyağından kıl çeker gibi gerçekleşmeyecektir. Ama geçmişin sorunlarına takılıp kalarak atılacak adım yok. Cumhuriyetçilerin birliği yüzünü geleceği dönmelidir.

Bunun için, Kemalist akım güncellenmeli ve kendisini artık karşıdevrimcilerin ele geçirdiği devletle özdeş saymayı tamamen bırakarak emekçi halkla bütünleşmelidir.

Diğer tarafta ise solun türdeş olmadığı açıktır. Solun bir bölümü Cumhuriyetin tarihsel bir ileri atılım olduğunu, gerisine düşüldüğü anda solun varlığının da son bulacağını unutmuş, karşıdevrimden demokrasi çıkacağı yanılsamasına kapılıp sürüklenmiştir. Liberal sol kesimler Cumhuriyetçilikten uzaktır. Bu ayrışma esas olarak tamamlandı. Türkiye’de Cumhuriyetçi bir komünist hareket bütün likidasyon girişimlerini püskürterek varlığını süreklileştirmiştir ve etkisini de arttırmaktadır.

Dolayısıyla Cumhuriyetçilerin birliğinin ana damarları ne kendi içlerinde ne de birbirleriyle ilişkide pürüzsüz bir zeminde hareket etmemektedir. İttifak bu anlamda aritmetik bir işlemden ibaret sayılamaz.

THTM bu zeminde anlam kazanmaktadır. Geride ayaklarımızı basacağımız devrimci bir deneyim var, ama bir asrısaadet yok. Önümüzde karşıdevrim rejimiyle Cumhuriyetçi halk hareketi arasında yaşanacak tarihsel bir hesaplaşma var. Türkiye bu hesaplaşma kavşağına doğru ilerliyor… THTM halkın örgütsüzlüğünü gidermek için bir de zamana karşı yarışıyor…