Hürriyetçi Değil Teslimiyetçi Anayasa

Daima Konu Görseli

Güncel Anayasa tartışmaları hız kesmeden devam ederken gözlemlediğim ve hatalı bulduğum bir eylemsizlik havası mevcut. Gerçekten, birçok yazı yazılıyor ve yorumlar yapılıyor ancak bazı arkadaşlarımız “İlk 4 ve 66’ya karışılmasın, gerisine ne yapılırsa yapılsın” şeklinde yorumlar yapıyorlar. Şüphesiz, bu maddeler ulusumuzun ve dolayısıyla devlet organımızın teminatıdır ancak soruyorum: Türk; demokrasiyle, sosyal devlet anlayışıyla, bağımsız yargıyla, adaletle, dayanışmayla, özgürlükle, devrim kanunlarına bağlı yani çağdaş ve ilerici ilkelerle var olan bir Türkiye’yi özlemedi mi? 5., 6., 10., 12., 24., 174. ve daha birçok madde değersiz mi? Otoriterleşme, Türk demokrasisine karşıtlık ve en temelinde yozlaşma hiç mi umurumuzda değil?

Arkadaşlar, öncelik Anayasamızın uygulanmasıdır. Türkiye’nin yöneticileri; cumhuriyeti, laik ve sosyal bir hukuk devletini, resmi dilimizin Türkçe oluşunu ve daha birçok esası kabul ediyorlar mı? Resmiyet, fiilen olmadıkça bir anlam ifade etmez. Ayrıca iktidarı boyunca 174 maddenin 134’ünü değiştirenler için “Yeni anayasa” söylemi tamamen gerçeklik dışıdır.

 

‘Egemenliğin Tehdidine Sessizlik’

Toplumsal sözleşmenin ihlali, Türkiye Cumhuriyeti’ne taraf olması gereken yargının “tarafsızlaştırılması”, özgürlük ve egemenlik kavramlarının anlamlarından saptırılması, kurumların yozlaşması… Bütün bunlara ek olarak halkın çoğunluğu fakirleşiyor, ahlaksızlık meşrulaştırılıyor ve halk umutsuzluğa itiliyor. İşte bunlar, toplumu sessizliğe büründürmenin yanı sıra çözümü başka yollarda aramaya itiyor. Tarikatların, cemaatlerin kıskacındaki ve sığınmacıların imtiyazındaki Türk milleti kendisini dışlanmış hissediyor.

Öngörülen 23 Anayasası  eğer gerçekten “hürriyet” vaadinde ise Türklük olmadan bunu yapamaz zira özgürlük, adalet, demokrasi ve daha birçok kavram Türk egemen ulus-devlet sayesindedir. Cahilce ortaya atılmış olan “Türkiyeli” tanımı, en temelde laikliğe karşıtlıktır. Böylece etnikçilere, gericilere ve teröristlere emelleri için anayasal meşruiyet oluşabilir. 

Türk egemen ulus-devlet parçalanırsa ne özgürlük kalır ne de tam bağımsızlık kalır. Bizim derdimiz budur. Özgür, tam bağımsız ve dolayısıyla milliyetçi bir Anayasa. İlk 4 ve 66 kadar devletin diğer temel taşlarını oluşturan maddelerimiz de önemlidir ve bunlara göz yumulmamalıdır.

 

‘21 Üzerine’

Bazı çevrelerce 1921 Anayasası vurgusu, esasında laikliği, dolayısıyla ulusal kimliği ve üniter devleti hedef almaktır. Ulus temelinden, laiklikten, resmi dilden, güçler ayrılığından, yargı organlarından, temel hak ve özgürlüklerinden ve daha birçok çağdaş ve ilerici unsurlardan yoksun bir savaş Anayasası bugün için gericidir.

1921, dönemin şartlarına göre asla teslimiyetçi değildi, bir olağanüstü durum Anayasasıydı ancak 1924’ten yani cumhuriyetten sonra 1921’in bazı esaslarını düşünmek ahmaklıktır. Türklük tanımının, devlet niteliklerinin, Atatürk ilke ve inkılaplarının olmadığı bir Anayasa, hürriyetçi değil teslimiyetçidir! Üniter devletin yerine yerel özerkliklerin, laiklik yerine dinciliğin gelmesi Türkiye Cumhuriyeti için bir sonun başlangıcıdır.

Eğer bütün bunlara göz yumulursa; millet kalmayacak, ülke kalmayacak, hürriyet yerine teslimiyet gelecektir!