Devrim Niteliğinde Bir Anayasa: 1961
“Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti…” diyerek başlayan 1961 Anayasası, Türk hümanizminin ereğidir. Çoğulcu, kapsayıcı, özgürlükçü, kuvvetler ayrılığını ve hukukun üstünlüğünü benimseyen, ilk “Halk oylaması” ile gelen, tarihimizin en ilerici Anayasası.
27 Mayıs Hareketinin temel sebebi, DP’nin kurucu değerlerden uzaklaşması ve baskıcı bir rejim kurma çabasıdır. Laiklik prensibinden verilen tavizler, muhalefeti ve gençleri susturmak amacıyla Tahkikat Komisyonunun kurulması, henüz istenilen şekilde oturmamış devrim prensiplerini hedef almak millet hainlerinin sonunu geitrmiştir. Bunun sonucunda gerçekleştirilen askeri-sivil müdahale, bireyi ve toplumu kutsallaştırarak devrim niteliğinde bir Anayasa yaratmıştır.
İstismar Edilişi
1980 faşist darbesinin sonucu olan 1982 Anayasası’ndan farklı olarak, 61 Anayasası’nın oylamasında hiçbir şekilde baskıcı bir tavır sergilenmemiştir. Bunu oy oranlarından çıkarmak da mümkündür ancak basit bir bakış açısıyla, 1961 niçin bu kadar istismar edilmiştir?
DP’nin varisliğini üstlenmiş Adalet Partisi, 61 karşıtı propagandanın başını çekmiştir. Bununla beraber, bazı ‘’sözde’’ aydınlar bu Anayasa’yı Türk milletine çok görmüştür. İtirazlar, muhtıralar ve faşist darbe… Her ne kadar siyasi tıkanıklıklar, direnme hakkının anlamından saptırılıp terörün yükselişi, karar mekanizmasındaki yavaşlık ve istikrarsızlık 61 Anayasası’nın gerçekliği olsa da Anayasa’nın bu denli kötülenmesi hukuki açıdan çok siyasi bir propagandadır.
Günümüzde, karşı devrimin mirasçısı olan bazı partiler 1961 Anayasası’nı ‘’Darbe Anayasası’’ olarak tanımlamaya gitmişlerdir. Unuttukları bir şey vardır ki: 27 Mayıs Hareketi sonucu yürürlüğe giren Anayasamız, 3 Nisan 1963 tarihinden 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesine kadar 19 yıl boyunca Türkiye'nin resmî bayramlarından biri olarak kutlanmıştır. Sormak lazımdır: Güçler ayrılığını, partisiz Cumhurbaşkanı’nı, yargı bağımsızlığını sağlayan; Anayasa Mahkemesi kuran, kişinin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, işçi ve memurlara sendika/grev hakkı tanıyan, Devlet Planlama Teşkilatını kuran ve sosyal devleti benimseyen bir anayasa milletin iyiliğini mi yoksa kötülüğünü mü istemiştir?
(DaimaKadrosu, sayı 2)