Hatay'dan Sakarya'ya Miras Bir Direnişin Ruhu

Daima Konu Görseli

Bilindiği üzere Osmanlı'nın Mondros Antlaşması (Kasım 1918) sonrası Mustafa Kemal'in ilk direniş yeri, Hatay'dır.

Sofya’da (1914) Türk gençleriyle bir mübahase yaparken, gençlerden birisi; “Siz, Türk tarihinde kendinize bir rehber seçtiniz mi?” diye sorar, Mustafa Kemal de şöyle cevap verir:

“Ben Gazi Osman Paşa’yı kendime rehber olarak seçtim. Ömrüm boyunca onun yolunu takip edeceğim. Türk ruhu Plevne’de yeniden kendini bulmuştur. Millet yolundaki mücadelemizde daima sembolümüz Plevne harbini ve Osman Paşa’yı düşüneceğiz. Sizin de kahramanlık sembolünüz Gazi Osman Paşa olsun.” [1]

Atatürk’ün bu ifadelerinden, en geç Sofya (1914) yıllarından beri “ya bağımsızlık, ya ölüm” düşüncesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Plevne savunmasından sonra Birinci Dünya Savaşı yıllarında Çanakkale cephesindeki askerlerin kahramanlığı olsun, sonrasında Fahrettin Paşa’nın Medine savunması olsun, hepsi Atatürk’ün bu düşüncesindeki kararlılığını güçlendiren etkenler oldu. Bu bilgi, Atatürk’ün milli mücadeledeki kararlılığını ve bu düşüncesinin kökenini anlamamızda en önemli kaynaktır. Böyle bir karaktere sahip olan Mustafa Kemal'in, düşmana hiçbir koşulda boyun eğmemesinden ve "ya istiklal ya ölüm" düşüncesinde olmasından daha doğal bir durum yoktur.

Osmanlı Hükümeti, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzaladı; işte antlaşmanın bazı çarpıcı maddeleri:

1) Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.

2) Osmanlı sularındaki bütün torpil tarlaları ile torpido ve kovan mevzilerinin yerleri gösterilecek ve bunları taramak ve kaldırmak için yardım edilecektir. …

5) Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir.

6) Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı Limanlarında gözaltında bulundurulacaktır.

7) İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır. -Bu madde işleri kızıştıran en önemli maddelerden- …

10) Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.

11) İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, işgal ettikleri yerlerden geri çekilecekler.

12) Hükümet haberleşmesi dışında, telgraf ve kabloların denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir. …

17) Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna teslim olunacaktır.

18) Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı işgali altında bulunan limanlar İtalyanlara teslim olunacaktır.

Bu kararlara rağmen Mustafa Kemal'in İskenderun Limanı'nı İngilizlere karşı savunduğu ve birliklerine ateş emrini verdiği de üstü kapatılamaz bir tarihi gerçekliktir [2] [3]. Bununla beraber, 1-8 Kasım 1918 tarihleri arasında Adana’dan Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderdiği raporlar Anadolu direnişine yönelik kayda geçirilmiş ilk ve tek resmî belgelerdir. Bu raporlarda Mustafa Kemal, açıkça İngilizlere karşı silahla karşı koymaktan söz etmiştir [4].

Mütarekeye rağmen silahlarını bırakmayan sadece Medine komutanı Fahrettin Paşa’dır. Direniş gösterenler arasında Mustafa Kemal Paşa ve Ali İhsan Paşa vardı. Adana'da Ali Fuat Cebesoy ile görüştüğünde de "milletin kendi haklarını kendisinin araması ve koruması" gerektiğini dile getirmişti [5]. Aynı şekilde Ali İhsan Paşa da, Hasan Tahsin'in yerine ilk kurşunu atanlardan sayılabilir ki kendisi Musul'u savunmuştu.

15 Mayıs 1919. azınlıklar, Mondros’la varlıklarını kuvvetlendirmek üzere işgalci orduları kendine destek olarak alma yolunda mücadele veriyorlardı. Özellikle Pontus-Rum çeteleri Karadeniz bölgesinde, Türklere karşı yer yer katliamlarında çekinmiyorlardı. Topal Osman ve beraberindeki vatansever birlikler, Mondros’a rağmen bu çetelere karşı direniyor; Türk ve çoğunluk Müslüman unsurları, varlıklarını tehlikeye atan çetelerden korumak için cemiyetlerine dahil ediyorlardı. Diğer yandan Yunanlar, İzmir’e çıkarma yaparak işgaline başlamışlardı. Nitekim, 1919 başlarında başlayan Paris Barış Konferansı’nda Venizelos, İzmir bölgesinde yaşayan Rumların çoğunlukta olduğunu iddia etmiş ve Wilson ilkeleri çerçevesinde hak talep etmişti. Bu süreç, 15 Mayıs’ta İzmir’in işgaline kadar uzadı.  

Mustafa Kemal ise, Kasım 1918’de İskenderun Limanı’nda (Hatay) düşman ordularına karşı ilk direnişi gerçekleştirmişti [6]. İstanbul’a döndüğünde kurtuluşun çarelerini aramış ve 9. Ordu Müfettişliği görevini üstlenerek [7] , İzmir’in işgali sırasında 16 Mayıs günü Bandırma’ya bindi; 3 günlük bir yolculuğun ardından Samsun’a geçerek Anadolu’da varlığını korumaya çalışan milletine kavuştu.

Sivas’a gönderilmesi beklenen Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasının ardından General Milne (Mareşal George Francis Milne (d. 5 Kasım 1866-ö. 23 Mart 1948). Aslen, İskoçyalıdır. 1919’da İstanbul’a giren Britanya ordusunun “Bahr-i Siyah” (Karadeniz bölgesi) işgal kuvvetlerinin başındadır) İstanbul Hükümeti’nden 9. Ordu Müfettişliği konusunda daha detaylı bilgi talep ediyordu [8]: Bunun devamında, Mustafa Kemal'in geri gönderilmesini talep etmeye başladılar [9].

Ancak iş işten geçmişti, Mustafa Kemal geri dönmeyecekti. O, sine-i milletine dönmekte kararlıydı çoktan. Hatay'da, Musul'da, İzmir'de başlayan direnişi kimsenin durdurmaya gücü yoktu, bu ruh Melheme-i Kübra olarak anılan Sakarya Meydan Muharebesinde dehşetini gösterene kadar milli varlığın içerisinde kavrulup duracaktı. Ayrıca O'nu geri çağıranlar şunu kaçırıyorlardı: Mustafa Kemal Paşa zaten Anadolu’da görmek istediği tabloyu görmüştü ve “millet birlik olup hâkimiyet esasını ve Türk (Türklük) duygusunu hedef tutmuştur” diyordu [10]. Öğrencilik hayatından beri esas aldığı ve istediği, milletin kendi hakimiyetini sağlamayı ve Türklük duygusunda birleşmeyi hedeflemesiydi. Ona göre, millet ancak bu şekilde yıllar süren savaştan sağ çıkabilir ve çağdaş olabilir, bu sayede dünyaya yeniden öncülük edebilirdi. 21 Haziran 1919 gecesi Amasya’da yaveri Cevat Abbas (Gürer) Bey’e yazdırdığı genelge metninin esas noktaları şunlardı [11]:

1) Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.

2) Merkezi hükümet (İstanbul/Osmanlı hükümeti) mesuliyetin icaplarını yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi yok olmuş tanıttırıyor.

3) Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

4) Milletin hal ve vaziyetini göz önünde tutmak ve haklarının sesini cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak bir milli heyetin varlığı elzemdir.

İşte bu ruh, "milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ifadesiyle özüne kavuşmuş; Sakarya'da "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk edilemez" parolasıyla da tarihte kendini kanıtlamıştı.

Bütün alem duysun ki bu ruh, Türk'ün eşi benzeri bulunmaz bir kaynağıdır. 

Kaynakça

[1] Enver Behnan ŞAPOLYO, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 1958, s. 111.

[2] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, T.C. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları (Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askeri Tarih ve Strateji Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı), Ankara 1959, Sayı: 28, Vesika No: 735.

[3] Yusuf Hikmet BAYUR, Atatürk’ün Hayatı ve Eseri, 1963, s. 182

[4] Sinan MEYDAN, Cumhuriyet Tarihi Yalanları, s. 52.

[5] Ali Fuat CEBESOY, Milli Mücadele Hatıraları, 1953, s. 28-29.

[6] Berke TÜRK, 1283 Atatürk, Kutlu Yayınevi, 1. Basım, 2024, s. 137-147.

[7] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, T.C. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları (Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askeri Tarih ve Strateji Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı), Ankara 2015, Sayı: 1, Vesika No: 6.

[8] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, T.C. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları (Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askeri Tarih ve Strateji Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı), Ankara 2015, Sayı: 1, Vesika No: 15.

[9] Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, T.C. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları (Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askeri Tarih ve Strateji Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı), Ankara 2015, Sayı: 1, Vesika No: 19.

[10] Prof. Dr. Afet İNAN, “Kurtuluş Savaşı’nın Bazı Belgeleri ve Atatürk’ün İnkılap Prensipleri”, Türk Tarih Kurumu, BELLETEN, 1968, Cilt: 32, Sayı: 128, s. 553.

[11] NUTUK I, Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, Cilt: 19, s. 42.