Kara Bir Gün

Daima Konu Görseli

1918'in Ağustos'u...

Tevfik Fikret'in mirasını devralan iki edebiyatçı kardeş, Süleyman Nazif ve Ali Faik (Ozansoy); o sıralar Viyana'dan dönmüş olan Mirliva Mustafa Kemal ile birlikte Tevfik Fikret'in Aşiyan'ına giderler. Günümüzde Aşiyan'a ulaştıran yoldaki dev basamaklardan, iki edebiyatçı ve bir asker tüm sabırlarını taşıyarak "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" şairin hatıra defterine imza atmak için çıkmışlardı.

O yıl Mondros'la beraber gelen işgale karşılık bu üç büyük adamın mücadelesi ve tepkisi tarihte eş zamanlıdır.

En başta Süleyman Nazif, "Kara Bir Gün" adlı bir tepki yazısı ele almıştır. Mümin Yıldıztaş şu şekilde aktarmakta: "8 Şubat 1919’da Fransız General Franchet d’Esperey, İstanbul’dan Beyoğlu’na doğru bir zafer alayı tertiplemiş, kendisini karşılayan Osmanlı bandosunu, üzerine bindiği atı ürküttüğü için kırbacını sallamak ve susturmak suretiyle rencide etmişti. Bu olayı 9 Şubat 1335/1919 Hâdisât gazetesinde eleştiren Süleyman Nazif’in de tevkif edilmesini, bir iddiaya göre kurşuna dizilmesini emretmişti."

Süleyman Nazif'in Kara Bir Gün adlı yazısı:

Fransız generalinin dün şehrimize vürudu münasebetiyle bir kısım vatandaşlarımız tarafından icra olunan nümayiş, Türk’ün ve İslam’ın kalbinde ve tarihinde müebbeden kanayacak bir ceriha açtı. Aradan asırlar geçse ve bugünkü hüzün ve idbârımız şevk ve ikbale münkalib olsa yine bu acıyı hissedecek ve bu hüzün ve teessürü evlâd ve ahfâdımıza nesilden nesile ağlayacak bir miras terk edeceğiz.

Almanya orduları 1871 senesinde Paris’e dahil olarak, -Büyük Napolyon’un neşide-i mütehaccire-i muzafferiyâtı olan- tâk-ı zafer altından geçerlerken bile Fransızlar bizim kadar hakaret görmemişti. Ve bizim dün sabah saat dokuzdan on bire kadar hissettiğimiz ye’s ve azabı duymamıştı. Çünkü (Fransız) nâmını taşıyan her ferd, çünkü yalnız Hristiyanlar değil, Yahudi Fransızlarla Cezayirli Müslümanlar, o matem-i millî karşısında aynı telehhüf ve hicab ile ağlamış ve kızarmışlardı.

Biz ise mevcudiyet-i milliye ve lisâniyelerini bizim ulûvv-ı cenabımıza medyûn olan bir kısım halkın hay u huy şemâtetiyle bu mâtem-i muazzezimize en acı hakaretlerin birer tokat şeklinde atıldığını gördük. (Buna müstehak değil idik) diyemeyiz. Müstehak olmasaydık, bu felakete düçâr olmazdık. Her kavmin sahâif-i hayatında birçok ikbal ve idbâr sahîfeleri vardır. Fransa Kralı Birinci Fransuva’yı (Şarlken)’in mahbesinden kurtarmış ve koca Viyana şehrini kerrât ile sarmış bir ümmetin defter-i mukadderâtında böyle bir satr-ı elîm de mestûr imiş. Her hâl muhavveldir. Arapların güzel bir sözü var:

“Isbır, fe-inne’d-dehre lâ yesbır” (sabret çünkü zaman sabretmez) derler.

- Süleyman Nazif, Kara Bir Gün, 1919

Bu olaylardan ötürü de Süleyman Nazif de Malta'ya sürülmüştü.

Mustafa Kemal de önce Hatay'da direnmiş, sonra İstanbul'da direniş çalışmalarını planlamış ve bu sırada Samsun'a çıkmadan önce ittihatçı paşalara "haydutbaşı" ve Türk ordusuna "haydut" diyen bir gazeteyi çok sert bir dille eleştirmiş ve davalık olmuştu. Bu sırada da Malta sürgünleri olurken listeye de düşmüş ancak bir şekilde süreçleri geciktirerek sine-i millete dönmüştü.

Mustafa Kemal'in aynı zamanda sosyal çevresinin o yıllarda (1918) ne kadar çeşitli olduğunu da gösteriyordu. Samimiyetiyle, vatanın selâmeti için çalışan ve düşünen her aydın Mustafa Kemal gibi olamasa da onun hayatında şekillenmiş ve yerini almıştı. İşgal sırasında "Kara Bir Gün" adlı tepki yazısını yazıp hayatını ortaya koyan Süleyman Nazif; Mustafa Kemal'in liderliğinde verilen mücadele sonucunda vatan kurtulunca şunları yazmıştı:

Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak,
Neler yapmış bu millet, en yakın târihe bir sor, bak.
Yerim sensin, göğüm sensin, cihânım, cennetim hep sen,
Nasıl bir zinde millet çıktı gördüm hasta sinenden.
Evet mecrûh idin, mecrûh iken de vardı imânın,
Ümidin, kuvvetin, azmin, kanın, aşk-ı hurûşânın.
Eğer necm ü hilâl olsaydı âfil, muzmahil, Türksüz,
Kalırdı bizce yıldızlar kamerler kimsesiz öksüz.
Yaşattın, çok yaşa, târihimi ikbâl ü izzetle,
Koşar âti, koşar mâzi seni tebcile minnetle.
Yerim sensin, göğüm sensin; cihânım, cennetim hep sen,
Nasıl bir şanlı millet çıktı gördüm canlı sinenden. 

- Süleyman Nazif, Türk İlâhisi, 1926.

İşte 1918 Ağustos'unda, "bir ün yapacak fen şu siyah toprağı altın, her şey olacak kudret-i irfanla... inandım" diyen Tevfik Fikret'in Aşiyan'ında onun hatıra defterine şu not düşülmüştü...:

"19 Ağustos 1918 pazartesi tavaf-ı tahatturunda bulunmakla mübdhi perestişkâran-ı Fikret"

İmzalar: Faik Âli, Süleyman Nazif, M. Kemal

Kaynakça

Mümin YILDIZTAŞ, “KARA BİR GÜN”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, Siyasi Olaylar, s. 245.

Afet İNAN. “M. Kemal Tevfik Fikret’in Aşiyanında”. BELLETEN 32, sy. 128 (Ekim 1968): 577-80.