Bir Keskin Kalem, Bir Türk Aydını: Uğur Mumcu
Her 24 Ocak bir hüzün kaplar içimi; 10 Kasımlardakine benzer bir hüzündür bu. Uğur Mumcu’yu düşünürüm; tam bağımsız ve çağdaş Türkiye için mücadele ederken katledilen tüm aydınlarımızı düşünürüm. Aksoy, Kışlalı, Hablemitoğlu, Üçok, Mumcu... Hepsi Türk ulusu için mücadele ederken katledildi. Şimdi ölüm yıl dönümlerinde tivitlerle anılıyorlar ya da mezarları başında 10 dakikalık etkinliklerle...
Anmak mı önemli yoksa anlamak mı? Şüphesiz ki anlamadan anmanın bir faydası yok. Bugün ölüm yıl dönümü olan Uğur Mumcu üzerinden konuşalım; katledilişinin üzerinden geçen yılların ardından gazeteci yönüyle bir kült haline geldi. Evet önemli işler yapmış çok başarılı bir gazeteciydi. Ama sadece gazeteci değildi. Aynı zamanda bir düşün insanıydı, bir devrimciydi; tam bağımsızlık ateşiyle yanıp tutuşan bir Kemalist'ti. Emekten, halktan yanaydı. Kemalizm ile sosyalizmin Türkiye koşullarında çelişmeyeceğini düşünen bir sosyalistti aynı zamanda.
Her 24 Ocak'ta Uğur Mumcu ile düşünsel olarak alakası olmayan hatta karşıt görüşlere sahip kişilerin anma etkinliklerinde onu anlattıklarını görürüz. Gazeteciliğinden bahsederler hep; ama düşünsel yönünü hiç konuşmazlar. Uğur Mumcu için ise gazetecilik bir araçtı. "Ben gazeteciliğe gazetecilik diye başlamadım. Ben devrimci bir insanım. Devrimci düşüncelerimin gazetecilikte yayılması için gazeteciliğe başladım." (1) diyerek açıklamıştır bu durumu.
Gerçek bir Türk aydınıydı Uğur Mumcu. Günümüzde de çokça gördüğümüz sahte aydın tipini ise şöyle eleştiriyordu; “Ya bu düzenin sahiplerinin emrine girilir ya da yarınki devrimci düzen için işçilerle, köylülerle, devrimcilerle birlikte bu düzene karşı savaşılır. Eğer bir okumuş, egemen sınıflar safında yer tutmuşsa, bütün dünya nimetleri onundur. Arabalar, katlar, Avrupa gezileri, sosyete sütunları onlar içindir! Bu cins okumuşlara aydın denilmez. Bunlar açıkça egemen sınıfın uşaklarıdır. Bir de egemen sınıflara karşı savaşanlar var. Ölüm tehdidi bunlar içindir. Polis fişleri bunlar içindir. Geçim darlığı bunlar içindir. Cezaevleri, kelepçeler hep bu devrimci aydınlar içindir. Bunlar, ‘en az namussuzlar kadar cesur’ olanlardır.” (2)
Yazının giriş kısmında da belirttiğim gibi: Kemalistti, sosyalistti, tam bağımsızlık ateşiyle tutuşuyordu. Şu satırlar sanırım Uğur Mumcu'nun düşün dünyasını açıklamak adına yararlı olacaktır: ..."Biz, Ulusal Kurtuluş Savaşı'na ve bu savaşın Yüce Komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e inançla bağlıyız. İlerici düşüncemizin odağına Kemalist düşüncenin kutsal bağımsızlık harcını koyarız. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı benimsememiş düşünce ve akımlarla hiç ama hiç bağdaşmayız. Bu düşünce yapısı içinde, emekçi sınıf ve tabakaların yasal yollar ve yöntemlerle siyasal sürece katılmalarını, sendika ve siyasal parti olarak örgütlenmelerini savunuyoruz. Bunu yaparken de her türlü yolsuzluğu, bu yolsuzlukların siyasal bağlantılarını sergilemeye çalışırız. 'Kara paracılar' adı verilen 'illegal zenginler' ile kavga vermeyi, bu illegal zenginlerin oluşturduğu sınıfsal tabaka ile kapışmayı ilk görev sayarız." (3)
Savunduğu sosyalizm ise Marksist-Leninist bir anlayışı yansıtmıyordu. "Ben Marksist-Leninist değilim. Marksistlere karşı da değilim. Ben, Batı tipi demokratik sosyalizmden yanayım. Batı'daki tüm hak ve özgürlüklerin ülkemde de olmasını istiyorum. Gerçek demokrasiyi savunan bir Kemalist’im ben." diyordu. (4)
Uğur Mumcu solcuydu, ama bugün solun bazı kesimleri gibi ulus devlete ve cumhuriyetin kurucu ilkelerine düşman değildi. "Benim sol anlayışım, ulusal sol diye özetlenebilir. Ulusal, insancıl ve çağdaş. Ekonomide plancı devletçi, siyasette çoğulcu Batı demokrasisi, ideolojide Kuvayimilliye ruhu. Ve Batı türü demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş öğretiler. Sol bunun sentezidir. Siyasal görüşüm, bu ana çerçeve içindedir. Bu çerçeve içinde görüşlerimi ifade ediyorum." diyerek anlatıyordu düşüncelerini. (5)
Uğur Mumcu'nun düşüncelerini tamamen anlatmak için kitap yazmak lazım. Günümüzde de tartışılan iki konuda da düşüncelerini yazıp bitireceğim; sosyal demokrasi ve milliyetçilik.
Bugün bazı kesimlerce Atatürkçülük ile eşdeğer tutularak Kemalizm'in yerine konulan sosyal demokrasiyi Uğur Mumcu 'çağdaş sağcılık' ve 'liberal ekonominin yedek lastiği' olarak tanımlıyordu. (6)
Uğur Mumcu, Mehmet Ali Aybar ile yaptığı söyleşiyi toplu şekilde yayınladığı Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Tam Bağımsızlık kitabının önsözünde "Sola kapalı bir anayasa düzeni içinde toplum, dar çerçevelere taşarak yeni çözümler arıyor. Demokratik çözümleri, burjuva demokrasisi kalıpları içinde görenler için akla gelen ilk çözüm yolu sosyal demokrat görüşlü kitle partilerini desteklemek oluyor. Hiç kuşkusuz, bu partilerin, demokratik hak ve özgürlükler savaşında yadsınmaz katkıları bulunuyor. Bu işlev görmezden gelinemez. Ancak bu gerçek, sosyal demokrat kitle partilerinin 'kapitalist üretim biçimini değiştirecekleri' anlamına da gelmez. Kaldı ki bir sosyal demokrat parti, ancak, batı demokrasilerinde görülen bir siyasi yelpazede gerçek kimliğini bulur. Marksist parti olmazsa, sosyal demokrat partinin sol sınırın saptamak olanaksızdır. Yine, liberal-kapitalist partiler olmazsa -ki Türkiye'de yoktur- yine sosyal demokrat partilerin sağ sınırları belirlenemez. Bu 'sınır uyuşmazlığı' sosyal demokrat partilerde ideolojik bunalımlara yol açar." (7) yazarak günümüz CHP'sinin yaşadığı ideolojik savrulmaların nedenini de yıllar öncesinden anlatmıştı.
Uğur Mumcu'nun milliyetçilik anlayışına gelirsek; şovenist bir söylev milliyetçiliğine de, ırkçılığa da, sentezciliğe de karşıydı. Antiemperyalist ve emek temelli halkçı bir milliyetçilik anlayışı vardı.
"Milliyetçilik, emperyalizme karşı verilmiş Kurtuluş Savaşı'nın bilincine sahip olanların ulusal duygularıdır bu bakımdan. Oysa kavram tam tersine çevrilmiştir. Emperyalizmden, yabancı sermayeden, hilafetten yana olanlarla, politika sahnesinde her renge girmeyi hüner sayanların aritmetik toplamına 'milliyetçi' denmektedir. Milliyetçi olan ile olmayanı ayıracak en keskin ölçü, emperyalizme ve sömürüye karşı takınılan tavır ile belirlenebilir." (8) diyordu 4 Aralık 1975'te.
"Milliyetçilik, Türk halkının çıkarlarının yabancı şirketlere karşı korunması demektir bir bakıma. Yabancı şirketlere, çokuluslu ortaklıklara karşı savaş vermeyen bir devlet, nasıl "milli" olabilir?" (9) diye sorup aslında sol bir milliyetçilik anlayışını da tanımlıyordu.
"Irkçılık Turancılık, egemen sınıflarca, emekçi sınıf ve tabakalar arasında oluşacak ulusal ve sınıfsal bilinci yok etmek için ortaya atılmış, koskoca bir yalandır." (10) diyerek etnik temelli hayalperest bir milliyetçilik anlayışını da reddetmiştir Mumcu.
Düşünsel yönüyle anlatmaya çalıştım Uğur Mumcu'yu. Liberaller, etnikçiler, sahte solcular, foncular da anacak bugün Mumcu'yu. Düşüncelerinden bahsetmeyecekler. Kimi bilinçli yapacak bunu, kimi gerçekten bilmediğinden...
Emperyalizmin hedefinde olmaya devam eden, halkı sömürülen, gelir adaletsizliğin ve yoksulluğun her an artarak devam ettiği bir ülkede Uğur Mumcu'nun görüşleri sizce de halen yol gösterici değil mi? Uğur Mumcu'yu anmak yerine anlamayı başarsak sahte bir milliyetçilik ile ülke yöneten siyasi iktidar ya da Kemalizm'in yerine sosyal demokrasiyi koyan ana muhalefet partisi bu kadar rahat kitlelerini uyutabilir miydi?
Türk milletinin tepkisizliği, üzerindeki ölü toprağını bir türlü atamaması, her kesimden insanın çok çabuk kandırılması, çabuk unutması, toplumsal mücadele yerine bireysel kurtuluşlar peşine düşmesi beni her geçen gün biraz daha ümitsizliğe sürüklüyor. Millete dair ümidim o kadar az ve o azıcık ümide tutunmak o kadar zor ki... İşte böyle durumlarda hep Türk milleti için canını feda etmekten kaçınmayan büyük insanlar gelir aklıma. Onlara duyduğum minnet ve saygı mücadele gücü verir bana. İşte Uğur Mumcu da o büyük insanlardan biri.
Katledilişinin üzerinden 32 yıl geçti. Ama halen uzaklardaki bir takımyıldız gibi parlıyor, kendine yaklaşanı aydınlatmaya hazır. Yolu yolumuz, mücadelesi mücadelemizdir.
24.01.2025
1) Eğilmeden Bükülmeden, Uğur Mumcu, Söyleşiler, Um:ag Vakfı Yayınları, s.106
2) Tarafsız Aydın, Uğur Mumcu, Devrim, 13 Ekim 1970
3) Hangi Fraksiyon?, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 2 Ocak 1981
4) Eğilmeden Bükülmeden, Uğur Mumcu, Söyleşiler, Um:ag Vakfı Yayınları, s.75
5) A.g.e s.31
6) Seçenek, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 11 Mart 1984
7) Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Tam Bağımsızlık, Uğur Mumcu, S.19
8) Emperyalizm ve Hukuk, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 4 Aralık 1975
9) İşte Milliyetçilik, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 13 Ocak 1978
10) Dış Türkler Masalı, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 11 Aralık 1975